Dünyanın En Zeki İnsanı Nasıl Olunur

Dünyanın En Zeki İnsanı Nasıl Olunur
Dünyanın En Zeki İnsanı Nasıl Olunur

Dünyanın En Zeki İnsanı Nasıl Olunur

Dünyanın En Zeki İnsanı Nasıl Olunur: Mucit Leonardo da Vinci, kendisi geceleri bizim kadar uyumazdı. Onun yerine gün boyunca bir çok kez on beşer dakikalığına kestirirdi. O bi dahiydi.

Ünlü ressam Salmador Dali: gün içinde uyumayı severdi ama bunu koltuğunda otururken yapardı. Elinde metal bir kaşık ya da anahtar tutarak uyuyakalırdı. Tamamen uykuya daldığı zaman elindeki kaşık yerdeki metal bir tabağa düşerdi ve dali uyanırdı.

Tomles Elison bize o her yerde kullandığımız ampulü hediye eden adam. Uykuya dalmaya çalışırken elinde toplar tutardı, uykuya dalınca toplar yere düşerdi ve Edison uyanırdı, bu adam da bir dahiydi.

Bu insanların böyle ilginç bir şekilde uyumaları boşuna diğildi. Beyinlerinin artık uyanık olmadığı ama aynı zamanda uyumuyor olduğu süreç olan dünyasına girmeye çalışıyorlardı. Bilim insanları uykunun bu sürecinde olan bir insanın en kritik sorulara bile cevap bulabileceğine inanıyor.
Bu hayal dünyasına hipnozi denir ve beynimizin uykuya geçiş sürecidir. Gerçi tam olarak bir uyku süreci diğildir ama beynimizin bize bazı halüsinasyonlar gösterdiği bi dönemdir.

Dünyanın En Zeki İnsanı Nasıl Olunur

Hipnogoji evresini tecrübe etmeyi başarmış olan insanlar, beyinlerinin önce düşündükleri bütün bilgileri bir araya topladığını söylüyorlar. Sonra beyniniz bu bilgileri bir bilgisayar gibi analiz ediyor ve soruyu cevaplıyor. Başka bir deyişle bu sırada uyanıksınız ve bir yığın yapboz parçasına bakıyorsanız dünyası bulmacayı kendiliğinden bir araya getiriyor. Beyin sanki otomatik pilottaymış gibi bütün bilgileri topluyor ve uykuya dalmadan önce düşündüğünüz soruya bir cevap veriyor. Buradaki en önemli nokta uykunun daha derin evrelerine geçip iç seziyi kaybetmeden önce uyanmaktır.

Keza Salvador dali’nin yaptığı da tam olarak buydu. Bi tabağa düşen anahtarın çıkardığı gürültü onu tam da hipnojiyi yaşadığı ve beyninin uykuya dalmak üzere olduğu o anda uyandırıyordu.

Sonra Salvador Dali hemen iç sezilerini not alıyordu. Bazı resimlerinin çok tuhaf görünmesinin nedeni işte buydu. Eminim ki siz de benzer bir şey tecrübe etmişsinizdir ve gecenin bir yarısı aklınıza gelen bir fikirle uyanıp o fikri hızlıca bir yerlere not almışsınızdır.
Fakat sizin büyük ihtimalle uykuya dalmadan önce özellikle düşündüğünüz bir şey yoktu, o yüzden sabah olunca notlarınıza baktığınızda süper bir güvercin gibi bir şey yazdığınızı görmek size bir şey ifade etmiyor olabilir, ancak bazı bilim insanları karmaşık şeyleri bilerek uyumadan önce düşünüyor.
Böylece neredeyse uyumak üzere olan beyinleri onlara ipuçları veriyor. Örneğin uykusunda birbirine dolanmış iki yılan gördü ve DNA’nın yapısının buna benzediğini anladı.

Bu arada hayal dünyasında N1 de denir ve “N bir uykunun ilk evresidir”. Bilim insanları son zamanlarda deneyler yaparak hayal dünyasını araştırıyor. Bu deneylerin birinde yüz katılımcıdan matematik problemleri çözmeleri istendi.

Bilim insanları bir noktada katılımcılara ara verdirdi, herkes karanlık bir odada ellerinde bir içecek bardağıyla bir koltuğa oturup arkasına yaslandı. Katılımcılardan birçoğu uyuyakaldı ve bardağa düşürdü. Ancak çıkan ses onları uyandırdı ve matematik problemlerini çözmeye devam ettiler.
Deneyin sonucunda uyuya kalıp hayal dünyası evresine giren katılımcıların problemleri çözme oranı yüzde seksen üçken uyanık kalanların problemlerin sadece yüzde otuzunu çözebildikleri görüldü.

Deneydeki katılımcıların önemli bi avantaj elde etmek için hayal dünyasında sadece on beş saniye geçirmeleri yeterli olmuştu. Bilim insanları serbest idrak ve tuhaf çağrışımların olduğu bu uyku evresinde görülen beyin aktivitesindeki artışı ve yaratıcılığı beynimizin en ideal durumda olmasına bağlıyor. Gelişmiş yaratıcılığınızla birlikte uyanmak yerine uyumaya devam ederseniz N1’den sonra beyniniz daha da derin olan N2 evresine geçiyor.

Bu iki evre uykunun hafif evreleridir, o yüzden burada da sorun yaşamadan uyanabilirsiniz. Hatta N1 evresinde etrafınızdaki sesleri bile duymaya devam edersiniz. Daha önce metroda uyuya kaldıysanız, bu evrelerden birine muhakkak girmişsinizdir.

Bunların ardından beyniniz uykunun en derin olduğu evreye yani N3″e dalar. Hala bu evredeyken uyanırsanız kendinizi berbat hissedersiniz. Bi süre yatağın kenarında oturarak kendinizi toplamaya çalışırsınız.

Bu hiç de şaşırtıcı değildir. Çünkü beyin aktivitenize bakacak olursanız, her evrede dalga frekanslarının gitgide yavaşladığını görürsünüz. Yavaş dalgalı uykuya “Rem” dışı uyku da denir. Rem, İngilizce hızlı göz hareketi deyiminin kısaltmasıdır.
Bu evrede vücut sıcaklığımız biraz düşer ve beyin daha az enerji harcar. Beyin en derin uykudan sonra hızlanır ve ram uykusu başlar, işte canlı ve garip rüyalar gördüğünüz aşama budur.

Rüyanızda, etrafınıza bakmak için gerçek hayatta da gözlerinizi oynatırsınız. Hem de bunu çok hızlı bir şekilde yaparsınız. Bu evreye hızlı göz hareketi uykusu denmesi de bu yüzdendir. Beyniniz geceleri bu evrelerden bi hız treni gibi bi aşağı, bi yukarı defalarca geçer.
Sabaha ne kadar yaklaşırsanız REM uykusu da o kadar uzar.

İşte bu yüzden en uzun ve en canlı rüyaları sabahları görürüz. Bunların yanı sıra RAM uykusu beynin gün içinde topladığı bütün bilgileri sınıflandırmasını sağlar.

Bilgilerin altını çizer ve saklar. Beyin hücreleriniz yeni bir şey öğrendiğiniz veya alıştırma yaptığınız zaman yeni bağlantılar kurar. Basitçe anlatmak gerekirse köprüler inşa eder.

Böylece beyniniz o bilgiyi ya da beceriyi kullanmak istediğiniz zaman bu köprüleri kullanarak hızlıca ona ulaşabilir. Beyin ram uykusu sırasında bazı kontroller yapar. Onları kullanıp kullanmadığınızı anlamak için bütün bağlantılara sinyaller gönderir.

Dünyanın En Zeki İnsanı Nasıl Olunur

Her gün gitar çalıyorsanız beyniniz ondan sorumlu olan bir köprü kurar, fakat hiç kullanmadığınız bir şey bulunsa, mesela Everest Dağı’nın üç katlı bina kadar yüksek olduğu gibi heyecan verici bir bilgiyi kullanmadığınızı anlarsa o köprüyü yıkar.
Bilim insanları beynin rüyalarda böyle bağlantılar kurma becerisini araştırmak için küçük bir labirent hazırladı. Sonra bu labirentte birkaç tane fare bıraktılar ve beyin aktivitelerini gözlemlediler. Labirentteki her bir dönüş farelerin beyninin bir kısmının parlamasına neden oldu. Fareler yavaş yavaş labirent”in bütün dönüşlerini öğrendi ve beyinleri müzik gibi aydınlandı.

Fareler uykuya daldığı sırada beyinleri bu labirentin içindeki rotaların bilgisini özümsemeye ve düzenlemeye çalıştı. Beyinleri aynı notaları tekrarlıyordu, ancak bunu çok daha hızlı yapıyordu. Çünkü fareler uyuyordu ve rüyalarında tekrar tekrar labirentle koştuklarını görüyordu. Beyinleri bunu on kat daha hızlı yapabilmeleri için onları eğitmişti.

İlginizi Çekebilir